Herakleitos, çok şey bilmenin akıllı olmayı öğretmediğini söylemiştir. Yaşamda başımıza gelen aynı talihsizliklerin sorumlusu olarak, bu durum bize akıllı olmayı öğrenemediğimizi gösterir. Bildiğimiz şeyleri yapabilmeye dönüştürebilmişsek, yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz de varsa içlerinde, buna bağlı davranışlarımızı da değiştirebildiysek, o zaman akıllı olmayı yani aklı kullanmayı da öğrenmişiz demektir.
Oysa insanoğlu bunun yerine genellikle başkalarına akıl vermeye, onları “adam” etmeye meyilli olmuştur ama “ben doğruyum, asıl sen adam ol” mantığı ise çoğu zaman işe yaramamıştır. Üstelik kontrol alanı herkesin kendisindeyken neden o başkalarının rotasıyla oynanır? Bunu anlamak kolay değil.
İnsanoğlu dış dünyasının iç dünyasından daha gerçek olduğu fikrine kapılmış durmuş… Oysa içimizde olan, dışımızda olanı yaratacaktır! Çünkü insanoğlunun doğasında, başkalarını yola getirmek değil, kendisini yönetebilmek daha mümkündür. Bu durumda karşındaki hiç değişmeden mi kalacak? Tabii ki hayır!.. Kuşkusuz etkileşim girecek devreye. Yol uzun gibi ve biraz sabır gerektirir ama sonuçlara değer olduğunu düşününce denemeyi mümkün kılıyor.
Bunu başarabilmek için, yenmeye, ezmeye çalışmak yerine, daha iyi bir tercihle aklı ve yüreği daha iyi kullanma tercihidir asıl olan. Böylece öncelikle kazandığımız, karşımızdakinin yüreği olmaktadır. Niyet çok önemli bir kavramdır bu noktada. Siz mesajınızı, karşınızdakinin bilinçaltına “niyetinizle” gönderiyorsunuz. O niyetinizle, karşınızdaki sizi tüm çıplaklığıyla görüyor. Dolayısıyla niyetinizde savaş, hırs, ego gücü olmayınca görüyor bunu. Her şeyin kazanmak, yenmek, alt etmek olduğu zaman da görüyor. Ancak özellikle her alanda bir yarışın olduğu günümüzde “bu mantık ne işime yarar” sorusunun cevabını gene hayat bize şöyle veriyor:
Daha çok kazanmak için havayı, karayı, denizi, hayvanı, ağacı, barışı ve insanı kirletti insan. Doğa insanın varoluş sebebidir ve doğa kimseyle yarışmaz, rakibi yoktur, ne verirseniz onu alırsınız dolayısıyla hep kazanan o ve onunla uyumlu olandır.
Kazanma hırsı insanı kazanma hırsızı yapar ve her şeye hile katar. İnsan böyle kazanırken kendi de kaybeder farkında olmadan. Ne pahasına olursa olsun kazanmak, daha çok kazanmak arzusu, diğer değerlerimizin yerini de alır ve ortaya kendinden başka kimseye ve hiçbir şeye sevgi ve saygısı olmayan ve sonra kendisine de saygısı kalmayan birey ve bir toplum çıkar. İnsan karşısındaki insana veya nesneye açtığı savaşı doğaya yani varoluş sebebine açtığını bir bilse bir şey değişir mi acaba?
Değişir, değişir… Bizim davamız da bu konuda aydınlanma sağlamaya devam etmek. Akıl ve yürek bizimdir, sahip çıkarsak biz değişiriz, biz değişirsek dünya değişir.
Selnur Gülek