Çalışanlar artık bildikleri teknikleri eğitimlerde yeniden duymak istemiyorlar. Teknik bilgi önemli ama yeterli değil. Eğitim zaten anlatmak olmaktan çoktan çıktı. Duygusal zeka yetkinlikleri bireylerin en temel gelişim ihtiyaçlarını destekleyen en kuvvetli araçlardan biri olarak karşımızda. Bunu da koçluk yaklaşımıyla çalıştırdığımız için kişinin kendini keşif yolculuğu başlıyor ve eğitimin bireye yönelik gelişim süreci devreye girmiş oluyor.
Eğitim süreci boyunca kişi kendiyle ilgili farkındalıkları ortaya çıkardıkça,
Hem eğitim esnasında hem sonrasındaki ödev ve çalışmalarla katılımcılar bu yetkinliklerini davranışa yansıtmaya başladıklarında nihayetinde iş süreçlerine nasıl olumlu etki yaratabileceklerine tanıklık ediyorlar. Eğitimden aldıkları uygulanabilir kazanımlara dair eylem kararlarıyla ayrıldıkları için ardından başlatılan takip süreci sürdürülebilirlik sağlıyor. Takip sürecinin sorumluluğu eşkenar üçgene benzer, eğitim ve destek veren firma olarak biz ve hizmeti alan kurum ile çalışan bu üçgeni oluşturan eşit değerde önemli sac ayaklarıdır. Biz hizmet veren firma olarak pusula ve alet çantasındaki araçları gösteriyoruz, çalışan taahhütlerini yerine getirmek için eyleme geçiyor, kurum ise hem çalışana hem de hizmet veren eğitim firmasına varlığı ile destek verip iletişim halinden kopmayarak takipte iş birliği yapıyor.
Sonuçlar da doğal olarak müşteriye, çalışana ve kuruma yansıyor.